Artık şiirle ne yapacağımızı bilemiyoruz. Büyüsünü yitirmiş bu söz internetin akışı içinde kaybolup gidiyor. Henüz bunun farkına varmadık. Oklarımızı sağa sola fırlatmaya devam ediyoruz, edeceğiz de.

Umut etmekle umutsuzluk arasında bir fark olmadığını anladığımızda, geleceğe kalmayacak kadar dile saplı bu bıçağı çıkarmadan çevirip durduğumuzun birisi fotoğrafını çekecek elbette. Bu belki biz olacağız.

Eagleton iyimserliğin umuttan çok, bir inanç meselesi olduğunu söyler.  İyimserlik, umudun ihtiva ettiği gayret gerektiren sorumluluğa değil, işlerin genelde iyiye gitme eğiliminde olduğu inancına dayanır.

Şiire inandıkça onun hakkında ne yapmamız gerektiğini de unutuyoruz. Şiirin belirsiz imgesi hepimizi sıkıştırıp amaçsız bir anlam arayışına sürüklüyor. Ulaştığımız nokta ise şu: Şiir bizi kurtaracak.

Herkes kurtarılmayı bekliyor. Herkes şiir tarafından, şiire bağlı sebeplerden kurtarılmayı bekliyor. Bugün yapay zekaya sahip algoritmalar henüz planlamadığımız bir davranışı öngörebiliyorsa, yarın bizi neyin kurtaracağını göreceğiz.



_